AFSİAD Başkanı Hüseyin Şehitoğlu “Üretim yapmadan tüketim yapmayacağız” 1 Kasım genel seçimlerinin ardından piyasaların durumu hakkında Gazetemiz muhabiri Fatma Uygun’un sorularını yanıtlayan Afyonkarahisar Sanayicileri ve İşadamları Derneği Başkanı Hüseyin Şehitoğlu, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Türkiye ekonomisinin daha fazla ilerlemesi için üretime daha fazla ağırlık verilmesi gerektiğini söyleyen Şehitoğlu, “Türkiye’de artık üretmeden, tüketim yapılmamalı. Tükettiğimiz kadar değil, ürettiğimiz kadar güçlüyüz. Açıktan iş yapmayacağız, dış kaynaklardan uzak duracağız. Hesaplı kitaplı, istikrarlı gideceğiz” dedi. Afyonkarahisar Sanayicileri ve İşadamları Derneği Başkanı Hüseyin Şehitoğlu, 1 Kasım genel seçimlerinin ardından piyasaların durumu hakkında Gazetemiz muhabiri Fatma Uygun’un sorularını yanıtladı. Şehitoğlu ile özel röportaj şöyle: F.U: 1 Kasım Seçim Sonuçlarını Nasıl Yorumluyorsunuz? H.Ş:1 Kasım seçimleri bitti. Yeni bir hükümet güçlü bir hükümet olarak oluşacak. Afyonkarahisar Türkiye ortalamasının üzerinde bir teveccühle AK Parti’ye teveccüh gösterdi. Biz AFSİAD olarak en başından beri kaos istemediğimizi, acil reformlara ihtiyaç olduğunu ve hangi parti olursa olsun tek başına iktidar olarak göreve gelecek bir hükümet istedik. Seçim sonuçlarında AK Parti tek başına iktidar çıktı. Dolayısı ile bizim tarafımızdan tek başına iktidar olan bir hükümetin ortaya çıkması, Türkiye’nin geleceği açısından daha emin adımlarla hareket edilmesi açısından ihtiyaçtı. Biz memnunuz. İnşallah, vatanımıza, milletimize, ekonomimize, çiftçimize hayırlı olsun. F.U:Sizce neden böyle bir sonuç alındı. Muhalefet ve bazı kesimler seçimlerden koalisyon bekliyordu. Vatandaşlar neden AK Parti’yi iktidar yaptı? Vatandaşı kaygılandıran neydi? H.Ş:Bu sebepler ekonomik değildi. AK Parti’nin ekonomik vaatleri zaten vardı. Esas neden bence huzurdu. Bir ülkede huzur olmadığında ekonomik alanda iyi durumda olmak çokta fazla anlam ifade etmiyor. Bence milletimiz teveccüh gösterdi. Bu seçim bir millet meselesiydi. 7 Haziran ve 1 Kasım arasındaki bütün huzursuzluklar şunu gösterdi. Vatandaş dedi ki eğer biz bu kaos ortamını koalisyon ile yönetecek bir yetki verirsek bun durumların sıkıntısı bize daha büyük olur endişesi duydu. Diğer bir nedende koalisyon ile yönetilmek için Türkiye uygun değil. Koalisyon ile yönetilen ülkeler alt yapılarını hazırlamış ülkeler. Çok önceden anayasa, yasa ve kanunlarını belirlemiş ülkeler. En geç yasa 80, 90 ya da 100 yıllık geçmişi olan ülkeler. Sosyal ve yapısal reformlar bitmiş, kalkınma belli bir seviye gelmiş, sanayileşmiş, eğitim, kültür ve sağlık alanında her şey bitmiş. Artık 3 ya da daha fazla parti bir araya gelip sadece bütçeyi yönetiyor. Türkiye’de şuanda yapılması gereken birçok yapısal reform var. 90’lı yıllarda ve 2000’li yılların başında yaşanan sıkıntılar ortada. Yapılan yatırımlar bitmiyordu. Bir baraj 40 yılda yapılıyordu. Bunun sebebi hızlı karar alma mekanizması olmadığı içindi. Bizim 2023 hedeflerimiz var. Bu hedefler için mutlaka koşmamız lazım. Büyümenin hızını kesmemeliyiz. Bunun için siyaset ekonomiye yol açacak, ekonomide o yolda yürüyecek. Terör belasından da kurtulursak Türkiye’nin önü açık diye düşünüyorum. F.U: AK Parti’nin ekonomi alanında vaatleri var. Bunların en önemlisi de asgari ücretin bin 300 TL olması. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yükün işverende olacağı yönünde açıklamalar yaptı. Asgari ücret kısa vadede bin 300 TL olursa iş dünyası açısından ne değişir? H.Ş:Ocak ayında asgari ücretin bin 300 TL olması işveren açısından çok büyük zorluklar getirmez. Ancak bir asgari ücretlinin işverene maliyeti bin 650 TL. Yani asgari ücretlinin net olarak bin lira eline para geçiyor ama işverene maliyeti bin 650 TL. Dolayısı ile bu aradaki fark işverenin SGK katkı payı, işverenin ödediği vergi. Biz her zaman şunu söylüyoruz. İşçinin üzerindeki vergi yükü çok yüksek. TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu da buna benzer bir açıklama yaptı. Asgari ücretin işverene maliyeti bin 500 lirayı geçmeyecek şekilde işçiye bin 300 lira olarak yapılabilir. Bu konuda işadamlarının sonuna kadar destek vereceğini söyledi. Hükümette bunun farkında. Bir piyasa belirleyicisi var. Eğer kar marjınız yüksek işler yapıyorsanız asgari ücret artışı çok fazla yük getirmez ancak hizmet sektöründe yani tekstil fabrikası gibi alanlarda asgari ücret artışı işçi çıkarmalara sebep olur. Eğer biz yabancı sermayeyi teşvik edeceksek ve ülkemize çekmek istiyorsak asgari ücretinde Avrupa’nın kuzeyi ve doğusundaki gelişmekte olan ülkelerin uyguladığı gibi 267 Euro ile 400 Euro şeklinde katmanlar var. Bizde bu ülkelerin uyguladığı tarzda olmalıdır. Biz kazanabiliyorsak ve kazandığımızı işçi ile paylaşabiliyorsak biz mutlu oluruz. İşçinin sırtından geçinme dönemi bitti. Her türlü kanun işçinin arkasındadır. Daha iyi şartlar olabilir. 1 Ocak tarihinde asgari ücret artar diye düşünüyorum fakat iş gücü çok olan alanlarda işçi çıkarmaları olabilir mi? Bunu da ilerleyen günler gösterecek. F.U:Yeni hükümetten öncelikli beklentileriniz nelerdir? H.Ş:Biz öncelikle huzur istiyoruz. Huzur olmayınca güven olmuyor, istikrar olmaz. Ekonomide ondan sonra geliyor. Ne kadar para olursa, servet olursa olsun huzur olmayınca olmuyor. Terör belasının kazınması lazım. Türkiye’de bir tane devlet var. Bunun haricinde bende varım diyen varsa başı ezilmelidir. Hükümetin birinci önceliği bu olmalıdır. İkinci öncelik ise sosyal reformlar olmalıdır. Sosyal reformlar olarak milli eğitim sistemi, hukuk sistemi gibi tıkanmış olan tüm sistemler yenilenmelidir. Bu elbise bu vücuda dar geliyor. Bürokratik engellerin yani mevzuat hazretlerinin yok edilmesi lazım. İnsanların sözüne ve beyanına inanılan bir bürokrasi olmalıdır. Türkiye’nin yapısal ve köklü reformlara ihtiyacı vardır. Ekonomik anlamda zaten bu unsurlar yerine geldiğinde ve en önemlisi hukuk sisteminin bağımsız bir yargı ile yapılmadır. Bunlar yapıldığında Türkiye’nin büyümemesi imkânsızdır. Ekonominin üretime dayalı bir ekonomi sistemine geçmelidir. Eğer kendi yerli üretimimizi yapamazsak muasır medeniyetler seviyesine ulaşmamız mümkün değil. F.U:İhracata yüzde 16,6 yani yaklaşık % 17’lik bir düşüş var. Bu düşüşün nedenini neye bağlıyorsunuz? H.Ş: Afyonkarahisar bu zamana kadar ekonomik krizlerden az etkilenen bir ildi. Bunun sebebi ihracat yapan firmaların çok olmasıydı. Bu nedenle iç çalkantılardan küçük esnafımız çok fazla etkilenmemişti. Fakat şuanda durum farklı. Türkiye’nin konumu gereği komşumuz Irak’la kapı kapalı, Suriye’nin kuzeyi kapalı. Ortadoğu ülkelerine geçiş yok. Bulgaristan, Yunanistan bunlar ekonomik olarak sıkıntı da olan ülkeler. En iyi ticareti komşularınızla yaparsınız. Bizim komşularımız şuanda ateş duvarı. Bu da ihracatımızın azalmasına sebep oluyor. Bir diğer neden ise Avrupa Birliği ülkelerinin büyüme hızlarının yavaşlaması, konu bu olunca eğer Afyonkarahisar ihracatından bahsediyorsak, ihracatımızın büyük kısmını mermer karşılıyor. Mermer lüks tüketim ürünü, seramik alternatifine dönebiliyor insanlar. ABD’nin biraz toparlanma gösterdiğini FED’den çıkan kararlarla görebiliyoruz. Ancak bu da yeterli değil. Çin ciddi anlamda bir çalkantı içerisinde. Rusya’nın parasının dolar karşısında değer kaybettiğini gözüyoruz. Ukrayna durumu da aynı. Azerbaycan da Rusya’dan etkileniyor. Bunların hepsini üst üste koydunuz da şuanda dış ticarette dengeler alt-üst olmuş durumda. Dolayısıyla ne yapacağız, üretmeden tüketmeyeceğiz. Tükettiğimiz kadar değil, ürettiğimiz kadar güçlüyüz. Açıktan iş yapmayacağız, dış kaynaklardan uzak duracağız. Hesaplı kitaplı, istikrarlı gideceğiz.”>>>Fatma UYGUN